Zor insanlarla aynı evi paylaşmak Bir derviş, Şeyh Harakânî hazretlerinin şöhretini duydu. Ziyaret edip duasını almak için, Talkan şehrinden yola çıktı. O büyük zatı görmek için ovaları, dağları aştı. Günler geceler boyu yürüdü. Şeyhin bulunduğu şehre vardı. Evini sorup öğrendi. Edep ve saygıyla gidip evin kapısın çaldı. Şeyhin karısı kapıdan başını çıkardı. ”Ne istiyorsun?” dedi. Derviş, ”Talkan şehrinden, şeyhi ziyaret için geldim” dedi. Bunu duyan kadın kahkahalarla güldü. ”Bir şu sakalına bak, bir de bunca yolun zahmetine katlanmanın sebebine bak. Memleketinde işin gücün yok mu senin? Boş yere yollara düşmüşsün. Bir ahmağı ziyaret etmek için, hiç bu sıkıntıyı çekmeye değer mi? Yoksa memleketinden mi sıkıldın? Sakın, şeytan seni kandırıp yolculuğa sürüklemiş olmasın.” Kadın buna benzer birçok hakaret etti. Kötü sözler söyledi. Derviş sabırla dinledi. Sonunda, ”Ne olursa olsun, ben o mâna sultanı şeyhi görmek istiyorum. Şeyhin nerede olduğunu söyler misin?” dedi. Kadın, ”Şeyhi görmeden memleketine dönersen, senin için daha hayırlı olur. Azgınlığa ve sapıklığa düşmezsin. Ağzı iyi laf yaptığından, senin gibi birçok ahmağı tuzağına düşürerek yolunu şaşırttı. Senin şeyh dediğin kimse, gündüzleri tembel tembel oturur, hazır bulursa yer, akşamları leş gibi yatar uyur. İbadet nedir bilmeyen günahkârın tekidir. İşi gücü hile ve riya ile halkı kandırmaktır. Sana zararı dokunmaması için, hiç görüşmeden geri dön” dedi. Genç derviş bu sözler üzerine dayanamadı. ”Yeter artık, sus. Ben rüzgârın sürüklediği bir bulut değilim ki, bir toz sebebiyle bu kapıdan geri döneyim. Ey yaşlı kadın! Şunu bil ki Hakk’ın nurunu üfleyerek söndüremezsin. Çünkü o güneş gibidir” dedi. Derviş bu kadından şeyhin yerini öğrenemeyeceğini anladı. Şeyhin nerede olduğunu sorup araştırmaya koyuldu. Biri ona, ”Bu diyarın kutbu olan şeyhimiz, odun getirmek için ormana gitti” dedi. Derviş de muhabbetle ormanın yolunu tuttu. Derviş hem yürüyor hem de, ”Böyle büyük bir Allah dostu, nasıl olur da bu kadar kötü huylu bir kadınla beraber yaşar? Bir şeyh bu kadını niye evinde tutar? Bununla nasıl anlaşır, uzlaşır?” diye kendi kendine sorup durdu. Derviş bu düşüncelerin şeytanın vesvesesi olduğunu düşünerek, gönülden bir lâ havle çekti. Yoluna devam ederken, Şeyh Harakânî hazretlerini bir aslanın üzerinde karşısında buluverdi. Şeyh odunlarını aslana yüklemiş, üzerinde kendi oturmuştu. Bir erkek yılanı da kamçı gibi eline almıştı. O büyük velî, genç dervişe tebessüm etti. Derviş bir şey söylemeden, ”Ey beni görmek için uzak yollardan gelen derviş! Şeytanın vesvesesine itibar etme. Ben o huysuz, inkârcı kadına tahammül edip cefasına sabır gösterdiğim için, bu aslan da benim yükümü çekiyor. Allah dostları Hak’tan gelene, sızlanmadan, şikâyet etmeden boyun eğerler. Zorluklarla savaşmak, Allah’a olan teslimiyetlerinin gereğidir” dedi Hz. Mevlana’nın kıymetli eseri Mesnevi’de geçen bu ibretlik hikaye bizlere de çok büyük dersler veriyor. (İçinizden bazıları ama o büyük zat bir evliya biz nasıl öyle olabiliriz ki? diye düşünüyor olabilir. Ama şunu unutmayın ki; her insanın içinde çok güçlü potansiyel vardır. Bunu hayata geçirip geçirmeme sorumluluğu kişinin kendi özgür iradesine, seçimlerine bağlıdır.) Danışmanlık görüşmelerimden biliyorum ki, pandemi döneminde bazılarımız için evde hayat çok daha zorlayıcı oldu. İlişkiler açısında büyük sınavlardan geçtik ve geçmeye de devam ediyoruz.
Her ne yaşıyor olursanız olun lütfen şunu unutmayın; hayatınızdaki hiçbir şey öylesine olmuyor. Hiç kimse öylesine hayatınızda bulunmuyor. İlahi kader planı gereği ilişkilerimiz yoluyla ruhumuz tekamül ediyor. Bizi en çok zorlayan, yoran, inciten insanlar bize en büyük hayat dersini vermek için hayatımızda var oluyorlar! Burada önemli olan dersin içinden geçerken gelenin bir Göndereni olduğunu unutmamak ve Yaradan’ın olan her şeyden haberdar olduğunun bilinci içinde olabilmek önemlidir. Ancak bu bilinçle bakıldığında çözüme kavuşmak, yol almak, ilerlemek mümkündür. Peki bu süreçte ne yapmalı? Aktif sabır hali içinde olmalı. Lütfen kendinizi şu konularda gözlemleyin; size yapılanın aynısı ile – bazen misli ile- karşılık veriyor musunuz? O kişileri tetikleyecek şekilde tavırlarınız var mı? Ailenizde çocukken de genel ilişki yapısı genelde çatışma üzerine miydi? Sizi zorlayan kişiyle aranıza sınır koyabiliyor musunuz? Kendinize özel alanınız var mı? Onları anlamaya çalışıyor musunuz? Onlarla ilgili içinizde ve dışınızda çok şikayet ediyor musunuz? Başkalarına konuyu sürekli anlatıp daha da büyütüyor musunuz? Kendinize karşı dürüst olup bu soruların cevapları üzerine düşünmenizi öneririm. Bu yaşadıklarınız içinizdeki hangi parçaya ayna oluyor? Size neyi/ neleri öğretiyor? Fark edin. Sizin iç aleminiz değişince çevrenizdekiler de değişecektir. Yeterince sabırlı olmak, beklemek karşılık verme çabasından çok daha güçlüdür. Bu pasiflik değildir! (Hatta bazen karşı tarafa hatasını anlaması için izin vermektir. ) Şunu da unutmayın ki; sabır genişliğin anahtarıdır. Sevgimle Ocak 2021-01-12
|
911 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |